18 yıl aradan sonra tekrar gittiğim Oslo da bu sefer bol bol açık havada parklarda, özellikle heykel parklarında gezdim. Heykel ve yeşil, Türkiye de pek de makbul olmayan kavramlar. Vigeland park, heykeltraş Gustav Vigeland tarafından yapılan 200 kadar bronz, demir ve granit heykelin sergilendiği bir park. Hayat, insan ve ölüm temalarını işliyor
Ekebergparken,Olso ya yukarıdan bakan başka bir heykel parkı. Çok geniş ormanlık bir alanda Salvador Dali den Auguste Rodin kadar değişik heykeltraşların geniş bir alana yayılan eserleri sergileniyor. Benim vaktim kısıtlı olduğu için hepsine ulaşamadım ama şansıma Brezilya lı amatör bir fotoğrafçı ve bir Norveçli hanım ile karşılaştığım için onların yardımları ile bir kısmını görebildim.
İlk heykelle tanışmam ise tek başıma ormana ulaştığımda duyduğum ıslık ve fısıltı sesleri ile oldu. Nereden geldiğini anlamadığım sesler ile tam tabanları yağlama girişimindeyken baktım bir sokak lambası kendi kendine konuşuyorJ Meğer bu da bir heykel miş.
1610 yılından kalan bir demir madeni kasabası Baerum Verk ise Oslo ya 1 saat uzaklıkta 30 heykelli başka bir heykel parkına sahip. Ekebergparken ve Baerums Verk 18 sene önce heykel parkına sahip değillerdi. Bunun dışında şehrin her bölgesinde birden karşınıza başka bir heykel, sürpriz olarak çıkıyor. Darısı başımıza diyorum ama, biz görürmüyüz acaba?