Sabah saatleriydi, masalarda tek tük insanlar vardı. Pencereden pişen gözlemenin ve demini alan çayın kokusu geliyordu.Sabah güneşinin sıcaklığı kemiklerini ısıtmıştı. Sahibi de gelmek üzeredir. Hep bu saatler de gelir dükkanı açardı. O da dükkanı gibi eski ve yaşlıydı. Beklemenin verdiği mahmurluk gözlerine çökmüştü ama biliyordu gelecekti hep gelirdi. Acele etmeden cebinden kilidi çıkaracaktı. Az sonra da öyle oldu zaten.